23 Aralık 2014 Salı

Bilmiyordum ne haldeyim...

Uzun zamandır yazamıyordum.
Uzun zamandır yazacak fikirleri bulacak zamanı bulamıyordum.
Uzun zamandır zamanımı, fikirlerim hakkındaki fikirlerime ayıramıyordum.
Uzun zamandır, kalbimde, fikrimde, içimde, özümde ne olduğunu arayamıyordum.
Uzun zamandır, yine Dünya meseleleri olmuştu kıblem.
Uzun zamandır, iş derdine düşmüştüm, aş.
Uzun zamandır, başımda bir telaş, kendimi arama işim, kendimi arama aşkım, güme gitmişti.
Bir yorulma bir koşturma.
Bir yorgunluk, anlatamam.
Bir para kazanma çabası, tekrardan.
Bir 'başladığım yere geri mi döneceğim?' tasası.
Grileri bağladım, üzülüyorum.
Dünyevi dertlerle meşgul olmak bir ucunda terazinin, diğer ucunda ben.
Bugün bulamazsam eğer bu dengeyi, hikaye en başından başlayacak:
Ben kimim, burada ne yapıyorum, amacım ne?
Sonra durdum, düşünmek için durdum, düşündüm durdum.

Pazartesi günü, öğrencim, kat ettiği mesafeyi ben söylemeden fark edince, içi kıpır kıpır oldu, çaktırmadan,
Bir kadına çaktırmamak ne mümkün, hele bana. 
Onun içi kıpır kıpır, benim ki ha keza! 
İçi para dolu kaseye bi koydum dirseğimle, dedim 
Başlarım nakitine, parasına, bilmem nesine,
Bir insanın içinin içine sığmamasından kıymetli mi?

Salı günü bir diğer öğrencimin gözleri uykusuzluktan kançanağına dönmüştü, bi tekme attım içi ders dolu kaseye, 
Başlarım dedim, Türkçesine, telaffuzuna, öğrenmesine,  
Bir insanın tatlı uykusundan değerli mi?

Çarşamba günü bir başka öğrencim, ana dilinden çok farklı bir dilde, sırf,
Ne zaman 'günaydın', ne zaman 'iyi akşamlar', ne zaman 'iyi geceler' dendiğini kavradı diye sevindi ama bunun 90 dakika sürmesine biraz bozuldu.
Onun kafası karışık, benim içim bitter tatlı, bana bir hediye uzattı.
Bir CD. 
Amalia Rodrigues. 
Ona müziği çok sevdiğimi, ve bir gün Dünyayı müzik rotasıyla gezmek istediğimi demiştim.
Bir de Fado müziğini Portekiz'de dinlemeyi ne kadar istediğimi.
Ben gidememiştim ama Dünyanın müzik rotası sınıfımdan geçmişti.
Bir tokat attım içi kelime dolu kasenin içine, cümleler saçıldı her yere.
Başlarım dedim, özneye, yükleme tümlece,
Gönülden gönüle kurulu bu köprüden kuvvetli mi?

Perşembe günü, dört kişiden mütevellit grup dersimde had safhada bir dikkat dağınıklığı. 
'de eki' diyordum, 'bir nokta, bir yüzey, bir kapalı alanda bulundan kişi, şeyin yerini, veya gerçekleşen durumları ifade etmeye yarar.'
Yok, resim çizmeler, teatral hareketler, bir yere kadar, sabrım tükenmekte...
Dersin sonuna sakladığım türküyü çalmadan önce, her birinin önüne, sözleri bıraktım.
Boşlukları doldurunuz dedim ve sağ elimin sol işaret parmağıyla PLAY tuşuna klik ettim!
Bir sessizlik, bir merak, bir hipnoz, bir hayret, bir heyecan,  bir huzur, bir huşu.
Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece, bilmiyorum ne haldeyim gidiyorum gündüz gece....
İşte ben de uzun zamandır böyle ne halde olduğumu bilmeden gidiyordum ya gündüz gece, o gün o saat o dakka yeniden durdum.
Uzun zamandır bir denge arıyordum aş derdiyle benlik derdi arasında,
Uzun zamandır, aç kalmadan ve benliğimi açıkta bırakmadan nasıl yaşarım diye düşünüyordum.
Her zamanki gibi imdadıma yetişti türküler.
Uzun ince bu yolda, iki kapılı bu handa, dağda, ovada, çölde hatta uykuda,
Durmadan yürümeye karar veriyorum ve her daim taşımaya ant içiyorum, 
beni arayan beni, içimde.
d

2 yorum: