5 Şubat 2022 Cumartesi

Serçelerin Yapabilecekleri




İlki, iki bin iki yılında olmak üzere genel yerel farketmeden tüm seçimlerde görev aldım şimdiye kadar. Otuz bir mart yerel seçimlerinde partimiz belediye başkanlığına aday göstermemiş olmasına rağmen oy güvenliğini sağlayabilmek adına Üsküdar'da aktif bir çalışma yürütmüştük. Parlamentoda sandalyesi olan her partinin yasal olarak sandık görevlisi atama hakkı var. Biz de hem bu hakkımızı kullanmak hem de toplam sayısı bin iki yüz olan oy sandıklarının güvenliğini sağlamak üzere var gücümüzle uğraşmaktayız. Arkadaşım Sf ve ben stratejimizi şöyle belirlemiştik, en yüksek sayıyı hedefleyelim altında kalsak bile iyi bir başarı elde etmiş oluruz. Bir gün telefonla ulaştığımız kişilerden iyi dönüşler alamadığımız için biraz moralsiz hissettiğim bir anda arkadaşımız Rn bana

-Sen biraz idealistsin, dimi? deyivermişti.

Seçimden sonra öğreneceğimiz üzere, bırak görev almayı, bir sürü insan oy vermeye bile gitmeyecekti.

*

René Robert

René Robert, Fransa'nın Paris şehrinde yaşıyordu. Aslen İsviçreli olan Robert, on iki yaşından beri fotoğraf çekiyordu ve hayatını bu işe adamıştı. Gelmiş geçmiş en ünlü portre fotoğrafçılarından biri olarak biliniyor. On sekiz Ocak akşamı bir restoranda güzel bir yemek yedikten sonra Turbigo sokağında yürüyüş yapmaya karar verdi. Aniden rahatsızlanıp yere düştüğünde saatler 21'i gösteriyordu. Paris'in en kalabalık caddelerinden olan Turbigo'da bir allahın kulu durup yerde yatan bu adamın nesi var diye merak etmedi. Saat sabahın 6'sını olduğunda ve evsiz bir adam onu bulduğunda vücudu hipotermiyle savaşıyordu. Hastaneye kaldırıldı ama yaşam savaşını kaybetti. 

*


Bin dokuz yüz doksan iki. Yaşım on iki. Özel televizyonlar yeni kurulmuş, ben de evimizin salonunda Kanal 6 izliyorum. Dinliyor muyum izliyor muyum bilmiyorum çünkü bir yığın müzik klibi yayınlanıyor sürekli. Ekranda kendisiyle yakın zamanda o ekran vasıtasıyla tanışmış olduğum asimetrik saçlı, iri dudaklı, inanılmaz alımlı, inci küpeli inci dişli bir kadın yaşamımın o anına kadar duyduğum en güzel şarkılardan birini vakur bir sakinlikle arada dudaklarını otuz üç der gibi hafif büzerek, söylüyor. Yıllar içinde o kadın ben dahil milyonlarca insanın hayatının ayrılmaz bir parçası olacak, yaptıkları, ürettikleri ve söyledikleriyle. O Minik Serçe'nin sesi dağlarda illegal yaşayanlara bile yetişecekti.

Takvimler iki bin iki otuz ağustos zafer bayramını gösterdiğinde, Efes Antik Tiyatro'da, Türkiye Şarkıları isimli bir konser verdi Minik Serçe. Ermenice, Rumca, Kürtçe ve Türkçe şarkılar, türküler hatta ilahiler söylendi o akşam. Bayram diye buna denirdi, dimi?

*

Sorarsan herkes dünyayı dolaşmak istiyor, dünya barışını, eşitliği, refahı, mutluluğu istiyor. Super kahraman filmleri halen en çok gişeyi yapıyor çünkü birileri dünyayı kurtaranları izleyerek dünyayı kurtarmanın hazzını yaşıyor. 

Halbüse adına toplamda hayat dediğimiz şey milyarlarca insanın (ve canlının) an be an yaptıkları seçimlerle ve aldıkları kararlarla şekilleniyor. 


sen kendi işinle ilgilen, fazla sesini çıkarma, rahatına bak, şimdilik öyle de geç  diyenlere,

otobüsün ön kısmından bir adım arkaya ilerlemeyecek kadar robotlaşmış zombilere

evinin içine her gün bir şişe çamaşır suyu harcayıp sokağa çöp atmakta beis görmeyenlere

nasıl olsa hiç bişey değişmez lafıyla konformistliklerini meşrulaştıranlara 

ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yapıp kendine solcu derken yüzü kızarmayanlara 

inat

konser vermeye gittiği Elazığ'da baraj kenarında çöp toplayan Tarkanlar,

şafak vakti yerde uluorta uzanmış yaşlı bir adam için endişe ve şefkat hisseden evsizler

memleketin en milliyetçi bayramının akşamında çok dilli şarkılar söyleyen cesur sanatçılar,

tanımadıkları insanların faturalarını ödeyen büyük yürekli insanlar

askıya ekmek bırakan eller,

sandığa gidip ülkenin kaderini değiştiren tam yirmi binler,

ve cennete giremese hatta cehennemde yanacak olsa bile

sözünden geri durmayan ve tüm gücüyle hakikatin yanında duran 

yaşamı her anının hakkını vererek yaşayan

idealist serçeler var bu dünyada.

DSG

1 yorum: