9 Şubat 2015 Pazartesi

Evlilik: Seçim mi, Emek mi?

Ben kimim sorusunun bir de medeni durum cevabı var.
Ben bir eşim. Ruh eşi, kalp eşi, yol eşi.
Ben bir ortağım. Hayat ortağı, dert ortağı, sır ortağı.
Trablus, Aralık 2011

Eşim (bana halâ sevgilimmiş gibi geliyor), sömestr tatilini fırsat bilip ailesini görmeye gitti. Annesi facebookta son 40 günü geriye sayıyor genellikle. Ana-oğul hasretinin derinliği, dünyanın her yerinde aynı herhal. Dönüşte bana kuzeni Kr'den selam getirmiş. Telefonlaşmışlar. Şöyle demiş benim için Kr : Çok iyi bir seçim yapmışsın.
Ben bu selamı aldım, ortada bırakmadım ama kan da beynime sıçramadı değil. Sanki ben manav tezgahında duruyormuşum benzerlerimin arasında, sonra seçimden iyi anlayan biri gelmiş almış beni raftan, gibi. 
Seçimden kastı anlıyorum, en baştan doğru kararı vermek. Bence doğru bir insanda karar vermek zorunluluk zaten. Hiç, sıcak fırına buz koyulur mu? Ya da rüzgara samandan barikat yapılır mı? Suya topraktan set çekilir mi? Kurtla kuzu aynı salda durur mu? Karar elbette önemli ama iyi evliliğin ya da iyi bir ilişkinin anahtarı bu kararda saklı değil. Örneğin bizim gibi feodal ve şimdilerde aşırı politize toplumlarda aile yapısı, kimlik, ırk, mezhep, hayata bakış, siyasi görüş vb faktörler de aşk faktörüyle birlikte göz önünde bulundurulmak zorunda. Ama esas önemli olan, sevdiğinle birlikte dünyanın en zorlu maratonlarından birinin üstesinden gelmeye hazır olmak. Mesela,

*Hiç büyümeyecek bir bebeğin bakımını üstlenmenin sorumluluğu, bilinci ve tedirginliğiyle, uyanık ve çalışkan olmak.
*Ne zaman alltan alacağını, ne zaman bağırmaya hakkın olduğunu tartabilmek.
*Tanımadığın bir aileye dahil olmak ve sevmek, sevdiğine aileni tanıtmak ve mümkünse ona sevdirmek.
*İçindeki çocuğu çıkarmak bazen, oynamaya yürek göstermek.
*İçindeki yetişkini çıkarıp sık sık, dertleşmek.
*Paniklerken o, sakinleştirmek.
*Yaralarını gösterebilmek birbirine, beraber yara sarmayı öğrenmek.

Kırmızı renkli W ana noktasında dengeyi kurmak, efor işi.
*Onsuz geçen geçmişi yeniden yazmak bugünün anılarında. 
*Aynı şeyleri sevmek zorunda hissetmemek ama hangi aynı şeyleri sevmiyorsan sorun var, bunu bilmek.
*Emek vermek, yani.
*Bi kere ve en başta aslında, ona neden aşık olduğunu unutmamak ve yeniden aşık olmak, sık sık. Midedeki kelebekler, dizlerdeki titremeler, ağızdaki kurumalar, unutulan soluk almalar, deli gibi çarpan kalpler, yemekten kesilmeler, otuz saniyede bir telefonuna bakmalar, işte artık olmamaya başladığında bunlar... Tüm cephanenle hazır olmak birbirini derinden sevmeye, başka bir aşık olma haliyle. Birbirinin yeryüzündeki en iyi dostu olmak ve en iyi dostuna aşık olmanın hazzına varmak.
*Öğrenmek. Patronluk etmeden, sana patronluk edilmesine izin vermeden, öğretmek. Hiç bilmediğin bir alanda, hiç bilmediğin bir dünyada, en güvendiğinin kollarına bırakarak kendini, seyahat etmek. Onu, külliyen yabancı olduğu diyarlara götürmek ve sonra serbest bırakmak birbirini. Bu yeni yerlerin hangilerine birlikte ve tekrar gitmeyi istiyoruzu görmek için sabretmek.
*Yapmayı hiç istemediğin bir şeyi, onu eğer çok mutlu edecekse, dişlerini sıkarak da olsa kabullenmek. Dişlerini sıkarak ve ızdırap halinde, sırf sen seviyorsun diye katlanırken bir şeylere o, fedakarlığın gerçek anlamını tecrübe etmek.
*Rengarenk, her boyda, bi dolu legoyla oynar gibi oynamak birlikte kurduğun hayatla. Yıkma cesaretini bulmak bazen, daha ilginci, daha farklısı, daha yenisi, daha tazesi, daha renklisi, daha denenmemişi, daha acımasızı, daha çıplak gerçeklisi, daha acıtanı ama daha büyüteni nasıl olur diye kafa yormak, uğraşmak.
*Emek vermek, demem o ki.

Gariptir, benim ailem de, evliliğimiz veya ilişkimizdeki (varsa bir) başarıyı, yaptığım seçimde görüyor. Bir nevi eşimde. Ben denklemde yokum yani. O çok süper dolayısıyla her şey iyi. O çok romantik, çok anlayışlı, çok ilginç, çok çalışkan, çok sakin, vb. İçi beni yakar dışı seni :)

Bu nasıl bir her çözümü dışarıda görme halidir? Yani kötü ya da iyi hiç bir şey bende olamaz. Hepsi dışarıdan gelir. Beyaz atlı prens hayatımı kurtarır. Piyango çıkar zengin olurum. Bir kahraman politikacı ülkeyi düzeltir. Yani bende eksik bir şey yok, eleştiriye düzeltmeye ne gerek, bende güzel bir şey yok, işlemeye biçimlendirmeye ne hacet! 

Dün akşam, Metet diye bir restorana gittik, J ile. Ona baktım, bana baktı, ben güldüm o güldü. Dedim bu bizim yaptığımız şeye bir ad koymalı. Aşk ne ya? Sevgi ne? Bunlar karşılık değil bizim tecrübe ve inşa ettiğimiz şeye. 

Ben maymunum çin takvimine göre.
Çin takvimine göre o, domuz
Dedim bunun adı JaDing olsun. (Adımızın başharfleri var bu fiilin içinde) J çok sevdi bu kelimeyi çünkü İngilizcede, Jade şu Çin'den gelen nadide taşın adıymış. Bizde yeşimtaşı deniyor galiba.

-to jade : jademek 
-we are jading: biz jadeyoruz

Yukarıda bir kısım talimatları yazılı tüzüğü içselleştirmeye çalışıyoruz demek.
JaDe'le,
d

1 yorum:

  1. Biri var, onu çok yakından tanıyorum. Seninle hayatın en uzun maratonu seve seve aşık ola ola koşmaya hazır...

    YanıtlaSil