3 Kasım 2014 Pazartesi

Ben, Sevdiklerim ve Geri Kalan Herkes

Geçen haftaki deney sürecinin çok faydasını gördüm. Bu doğrultuda bir süre devam etmekte yarar var, zannımca. Sırada yine bir gözlem-deney var. Bu hafta, insanları kafamda üçe ayırdım. Kimyasal olaylardaki gibi tepkimeye girip duruyorlar, fiziksel olarak birbirlerinden ayrılmaları mümkün değil, o nedenle sadece beynimde ayrıldılar. Şöyle:
  1. Ben: kafamın içindekiler doğrultusunda dilimin söylediği, bedenimin yaptığı şeyler.
  2. Sevdiklerim: yakından tanıdığım ya da tanıştığım, önemsediğim, değer verdiğim kişiler.
  3. Geri kalan herkes: doğrudan bir bağlantım olmamakla birlikte, hayatıma etki edenler, diğerleri.

Bir de, annem, diye ayrı bir kulvar olmalıydı aslında, (hiç birine uymuyor zira) ama o başka bir yazının konusu olsun. Biz deneye geçelim.
Davranışlarım, hobilerim, hassasiyetlerim, zevklerim, dünyayı görüşüm, dünyayı algılayışım, vs ne ölçüde diğerleriyle örtüşüyor-ne ölçüde farklılaşıyor, mesele bu! N.Ş.A'da, başkalarından farklı olmayı arzularım, ancak ve ancak bir sorun yaşıyorsam, o sorun konusunda herkesle aynı olmayı isterim, onun dışında aynı olmak itici gelir. Ama gerçek bu mu acaba? Bazı insanlarla,başka bazı konularda aynı olmayı istiyor olabilir miyim? Kendimi bir yere ait hissedebilmek için ilk koşulum o yerdeki kişilerle özdeşleşmek olabilir mi? Farklılıkları ben ne kadar tolere ediyorum ki, çok farklı olmayı ve o halime kabul görmeyi bekliyorum? Diye sorarlar. Sordum da zaten. Haydi gelsin cevaplar:

Benden başka herkes yapıyor gibi gelen şeyler:
Sanki benden başka herkes;
  • kaynar suyla yıkanıyor, ve banyoda çok uzun süre kalıyor,
  • fotoğraf çektirmeye bayılıyor, fotoğraf çektirmeye doyamıyor,
  • kendine tapıyor, kendine ve kendinden bahsetmeye doyamıyor,
  • markaları önemsiyor, markalar üzerinden insanları puanlıyor
  • duyduğu, gördüğü, izlediği şeyi sorgulamadan inanıyor,
  • takım tutuyor,
  • facebook, iphone, whatsapp ve instagram kullanıyor,
  • mevkilere önem veriyor,
  • bulaşığı ütüye tercih ediyor,
  • grip olmayı dünyanın sonu zannediyor,
  • bir çocuk, 'arçelik' ya da 'beko' diyebilirse onu dahi sanıyor,
  • parasal çıkarları, insan onuruna tercih ediyor
  • taksite girmekten çekinmiyor, 
  • yemeğin tuzlusunu seviyor,
  • dünya turu yapmak istiyor,
  • uzak geleceği dahi hayal edebiliyor, gelecek hayallerinden korkmuyor,
  • moda olanı takip ediyor, modadan geri kalmıyor,
  • stv izliyor,
  • serdar ortaç dinliyor
  • çözüm yerine bahane üretiyor,
  • farkına varmıyor, robot gibi yaşayıp gidiyor,
  • ait olduğu sınıf, mezhep ve ırk dışından olanlara nefretle bakıyor,
  • amerikan rüyasını yaşamak istiyor,
  • hem üniversite mezunlarını her fırsatta aşağılıyor, hem de yakınları üniversiteye girsin diye yırtınıyor,
  • sorunlarla yüzleşmiyor, kulağının üstüne yatmayı (gözünüzde canlandırsanıza, süper bi deyim ya) tercih ediyor,
  • tüm eski Türk filmlerini ve repliklerini ezbere biliyor,

Benden başka kimse yapmıyor gibi hissettiren şeyler:
Sanki bir tek ben,
  • değer verdiklerimi, öncelik sırasında, kendimin önüne yerleştiriyorum,
  • tükenmeyen bir enerjiyle yaşıyorum
  • ölsem, can versem de gülümsemekten geri durmuyorum,
  • bahanesi ne olursa olsun gülümsemeyene kafayı takıyorum
  • ölsem, can versem de, telefonda canlı bir sesle konuşuyorum
  • acı çeken insanla aşırı özdeşleşiyorum, 
  • bulgur pilavını, pirinç pilavından daha çok seviyorum,
  • Ankara'dan nefret ediyorum, haritadan silinsin istiyorum,
  • Aynı anda on işi birden bitirmeye çalışıyorum,
  • Giysilerimle arkadaş oluyorum, onları hayatıma katıyorum, bir parçam yapıyorum,
  • heyecansız yaşamaktansa, o anı yaşamamış olmayı yeğliyorum
Önemsediğim, sevdiğim herkes yapıyor ama ben beceremiyorum gibi hissettirenler:
Sanki değer tüm verdiğim çoğu insan,
  • rakıyı çok seviyor, dahası rakı içmesini biliyor,
  • çiçek bakmayı biliyor,
  • ev dekorundan anlıyor,
  • daha az ciddiye alarak yaşamayı biliyor,
  • milleti bir araya getireyim diye uğraşmıyor, oluruna bırakıyor,
  • uyuşmadığı hususları benimle paylaşmıyor, çatışmamayı tercih ediyor
En çok sevdiğim  bölüm bu:
Ben ve önemsediklerim ortaklaşıyoruz gibi gelenler:
  • insanlar eşit olsun istiyoruz, hür olsun
  • gülmeyi, her koşulda gülebilmeyi çok seviyoruz,
  • mizahı anlıyoruz ve üretiyoruz,
  • nefrete hayatımızda yer açmıyoruz, açtığımız el kadar alan varsa da ondan utanıyoruz,
  • kimseyi incitmek istemiyoruz, ve tüm bu gayretler yüzünden, içten içe kendimizi, en nihayetinde incitmekten korktuğumuz kişileri üzüyoruz,
  • açık sözlü olmakla, kaba olmak arasındaki ayrımı yapamıyoruz,
  • kendimize değer vermiyoruz,
  • her şeyi eleştiriyoruz, eleştirmekten bıkmıyoruz,
  • öğrenmeye, tecrübe etmeye, yaşamaya doyamıyoruz, beş ölümlü hayat daha ver az buluruz,
  • sanatçı ruhluyuz, ya boyarız, ya yazarız, ya çizeriz, ya çalarız ya söyleriz, en kötü, iyi dinleriz sağlam izleriz,
  • birbirimizin sevincini, ağzımız kulaklarımıza vararak, yaş dolmuş gözlerimiz ışıldayarak, içimiz içimize sığmayarak yaşarız,
  • bir yandan da çok önemsediğimiz birinin bizi 'geçmesini' kıskanabiliriz,
  • hadi çekinmeden söyleyeyim, zekiyiz :)
  • politikadan anlarız, politikayı yaşarız, bu hususta kolay kül yutmayız,
  • dille, anadille, dil öğrenmekle, dil-düşünce ilişkisiyle, düşündüğünü iyi dillendirmekle epey bir hemhaliz,
  • kaybeden takımları tutarız,
  • inancın merkezine dogmaları koymayız,
  • kızaran yüzümüz, kaçırdığımız gözlerimiz, gereksiz detaylara boğduğumuz tutarsız hikayemiz ele verir bizi, yalan söyleyemeyiz,
  • herşeyi bir ölçüde kabul edebiliriz ama haksızlığa ve aptallığa tahamül edemeyiz,
  • ham çarık kıl çorapta olsa da biri, uzay çağında diğer ayağımız,
  • para biriktiremeyiz, mümkünse dost biriktirmeyi isteriz,
  • dokunarak konuşur, dokunarak severiz, çok sarılır, çok öperiz (hey yavrum, sanırsın ve Tanrı ideal insanı yarattı :)
Her bir başlık sonsuza kadar uzayabilir aslında. Ama ben bu kadarı üzerinden ve dikkatimi çeken noktalara dair bir değerlendirme yapmak istiyorum. Kabul etmesi zor ama dünyaya şöyle bakıyorum:

*Ben ve benim dünyamdakiler dışında kalan herkes, boş bir hayat yaşıyor. Bu insanların seçimleri mantıksız, beğenileri zevksiz, kararları anlamsız, sözleri rahatsız edici, vs
*Benim, bu üçlü dünya algısında, kendimi yalnız hissetme eğilimim var. Özel ve farklı olma bilinçli veya bilinçaltı çabası, bana kendimi yalnız ve (olumsuz anlamda) benzersiz hissettirebiliyor.
*Sevdiklerimin çoğunu seçme şansım olmadan hayatıma dahil etmişim yanılgısına düşüyorum sık sık. Onlarla neden yan yana, omuz omuza bazen karşı karşıya durduğumu, ancak bu uzun listeyi yazdıktan sonra anlıyorum. Böyle insanı sevmeyeceksin, önemsemeyeceksin hayatına katmayacaksın da ne yapacaksın!
Bu son madde çok ama çok önemli. Sizi bilmiyorum ama ben, kendine karşı merhametsiz bir insanım. Değerimi görmekte çok zorlanırım. Ama, 'değer verdiğim insanlar' aynasına baktığım zaman gördüklerimden sonra bir barış çubuğu tüttürmek icap etti. Kendine zalim kadın, var barış yapmak istemek!!  Beni seven bene karşı, beni ezen benin, teslim bayrağını göndere çekmek! 
Vira!
d


---0---
Bu hafta,
  • zaman şahitliği deneyinde tespit ettiğim 'eşimle başbaşa kalmamışız bu hafta' ürkütücü gerçeği üzerine harekete geçtim. Heyecanın azaldığı anlarda ilk başvurduğumuz, yeni restoran keşfet uygulamasını devreye soktum. Zamanı böyle ters köşeye yatırırız, gerektiğinde :)
  • kış sezonuna (psikolojik olarak) direnmek için, yazlıkları bir süre daha dolabın kenarında tutma kararı aldım. Hava soğur soğumaz kışlık montu bazanın altından çıkarmak yerine, bir kaç kat giyinerek, bahar havasına sadık kaldım. Seni yenicem soğuk!
  • ev satılacak, kış vakti sokakta kalacaz korkusuna tam boşvermiştim ki, ev gerçekten satıldı, yeni ev sahibi ile de nur topu gibi bir, bir yıllık kontrat yaptım! Rahatlamamın temel nedeni, terasın kontratını yenilemiş olmam! Teraskolik miyim neyim doktor!
  • hayatımda ilk kez, 49 yıllığına bir anlaşma imzaladım. Yok ihale değil, telif hakkı! Detaylarını Aralık'ta açıklayacam, nasipse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder