13 Ekim 2014 Pazartesi

Konuşmak Gümüş, Yazmak Altın!

Kendimi bildim bileli günlük tutmaya çalışıyorum.
'Ya biri okursa' düşüncesiyle her seferinde kendimi sansürlüyor, bir süre sonra da yazmayı bırakıyorum. Ama bloga yazarken tam tersi, birilerinin bunları okuyacak olması daha da açıklıkla yazmama vesile oluyor, dahası rahatlatıyor.
Herkes gibi ben de sevinci, neşeyi, iyiyi güzeli çoğaltmak, hüznü, endişeyi, üzüntüyü, kötüyü sonlandırmak en azından azaltmak için onu paylaşma ihtiyacı hissedediyorum. 
Yalnız benim konuşarak paylaşma çabalarım, bana göre başarısız oluyor ve sanki yazmak, anlatmanın daha doğru bir yoluymuş gibi hissettiriyor. Nedenlerin arkasındaki nedenleri arıyoruz madem, soralım, neden konuşmak değil de yazmak iyi geliyor?

Genellikle birine bişey anlatmaya yeni başlamışsam kafamdan şunlar geçer:
Ya,
  • beni hiç anlamıyorsa!
  • gerçekten dinlemiyorsa, sadece dinliyormuş gibi yapıyorsa!
  • gereğinden fazla uzatıyorsam, detaylarla sıkıyorsam!
  • kafası başka yerdeyse!
  • çok oyalıyorsam, vaktini alıyorsam!
  • aslında anlattıklarımla hiç ilgilenmiyorsa! 
  • dedikodusunu yaparsa! (ki yapar :)
  • doğru anlamazsa ve ne kadar yırtınırsam yırtınayım kafasındaki bu yanlış düşünceyi değiştiremezsem!

Anlatım süresince de şunları sorgularım:
Neden,
  • üzülmüyor?
  • sevinmiyor?
  • beklediğim kadar şaşırmıyor?
  • benim kafar öfkelenmiyor?
  • soru sormuyor?
  • tepki vermiyor?
  • (daha da korkuncu) beklediğim tepkinin tam tersini veriyor!?

Konuşmam bittiyse de sıra şunlara gelir:
Keşke,
  • hiç anlatmasaydım!
  • boş boş konuşmasaydım!
  • geçen seferki tövbeden sonra bi daha denemeseydim!
  • halden anlayan birini görene kadar sussaydım!
  • sırrımı gereksiz yere açmasaydım!
İşte bu, Ya-Neden-Keşke üçlemesi sebebiyle, genellikle ve çoğu şeyi anlatmamaya çalışırım. Kendimi tutarım tutarım ama içerde biriken baraj bi yerde patlar.
Bu sefer de susmamacasına konuşurum :)
Çünkü bir daha konuşma sırası bana gelmeyebilir diye korkarım. Çünkü sadece bir kez 'ben' diye bir cümleye başlanabilir, birden fazlası kabalık olabilir, ya da bencillik. Sadece bir kez 'ben' cümlesi kurma hakkım varsa, o cümleyi hiç bitmemecesine uzatır, bazen bir paragraf bazen bir hikaye kimi zaman romana çeviririm :) 
Anlatmıyayım derken, anlatırım roman olur!
Yani konuşma denen şeyin neresinden tutsam elimde kalır.
İşte bundan mütevellittir ki artık strateji değiştirmek icab eder. Bundan mütevellittir ki,
Konuşmak outtur, yazmak in!

Düşünme sırası sizde. Siz, başınıza gelen olayları kimlerle ve nasıl paylaşıyorsunuz ve bu yöntem işe yarıyor mu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder