10 Eylül 2014 Çarşamba

Bir Ceylanla Bir Yunus Aşka Düşerse...

Dağ ve Deniz
Bir önceki blog yazısını bitirip 'yayınla' sekmesine tıkladıktan sonra aldım çantamı koluma, vurdum kendimi havuza. Yola vurdum da yol oraya gitti işte.
Libadiye Caddesi'nde Hitform diye bi spor merkezi var oraya yazılmıştım sırf havuz için. Fıtığım var, iyi gelir diye... Havuz mavuz dediysek öyle milli yüzücü filan gibi bi tip gelmesin gözünüzün önüne. Ama mayom yüzücü modeli Allah için. Mayo olimpik, havuz yarıdan az olimpik, ben amatör :) Yedi yabancı arasında olduğum için hususi rahat hissediyorum o havuzda, çünkü o boneyle tanıdık biri görecek diye ödüm kopuyor. Şundan çok farklı görünmüyorum;
Benim bonem siyah, üstünde de Anafen yazıyor!!
Rutinde yaptıklarımıza başka gözle bakmayı deneyimliyoruz ya ben de merak içerisindeyim, neler olacak acaba! Bi kaç tur attıktan sonra düşünüyorum, benim doğduğum yerin deniz seviyesine göre yüksekliği 1500 metre. Bildiğin dağ. Nehrinden gölüne, kaplıcalarından şifalı sularına kadar seç beğen al, su çok. Yüzen ada bile var. Ama ben yüzmeyi, Ankara'da öğrenciyken ODTÜ'nün havuzunda öğrendim (kayıtlara geçsin diye diyorum, olimpikti). Misafir öğrenci olarak katıldığım 12 günlük kursun sonunda bildiğin yüzüyordum. 
O yaz, kuzenim Sv'le Kınalıada'ya gittik. Ben yüksekçe bi kayanın tepesine çıktım, atladım, stil stil yüzüyorum. Yüzüyorum ama nasıl? Yarım daire çizmek suretiylen karaya geri dönüyorum çünkü suda kalmayı beceremiyorum :) Meğer yüzme öğrenmekten daha büyük bi sorunum varmış. 'Suda ayağının yerden kesilmesinden korkma sendromu' diye bilinir bu durum yüzme öğrencileri arasında. 
İnsan bilmediği fikir sahibi olmadığı şeyden daha çok korkuyor. Nedense aklıma ne mercanlar, ne ahtapot, ne de bir balina geliyor suyun içindeyken. Tek düşünüdüğüm köpek balığı! Gönül rahatlığıyla yüzmek için suyun altını net görmem lazım. (Köpekbalığının olmadığına emin olmam lazım yani) E o da lüks oluyor artık her gün Yunan adalarına nasıl gideceksin!
Su korkusu bu kadar güçlüyken, bir dağın doruğunda çok güvende hissederim kendimi mesela! Evimde gibi! Hele tırmanmak, yani zirveye yürümek. Hangi taşa basarsam kaymam, nerde öne nerde geriye eğilerek yürürüm, nerde içme suyu olabilir, hangisi ne ağacı, nasıl bir tempoyla ne kadar zamanda çıkmalı, vs. Bir de o hızlı hızlı soluk alıp verme, bir yandan sırtından aşağı ip gibi inen ter, baldırların gerilip gerilip gevşemesi, bir de kana kana su içerken dudaklarından karışan tuz tadı!
Benim habitatım dağ! 
Bi de hayatımı birleştirdiğim adamı düşünüyorum, denize bırak, unut!
İçimi bi sıcaklık kaplıyor, suyun altında gülümsüyorum, 
Ben bir dağ, o bir deniz,
O bir yunus, ben bir ceylan.
d


*Bu yazı Ceylan Önkol ve Yunus Geray'a ithaf edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder