24 Eylül 2014 Çarşamba

Her Günü Farklı Yaşamak

Mühendis olarak çalıştığım son işyerinden ayrılmadan önce iş arkadaşlarıma şöyle dediğimi hatırlıyorum: "Burada söylediğimiz sözler aynı, gördüğümüz yüzler aynı, yaptığımız işler aynı... Sorun çözmekte sorun yok ama sorunlar bile sanki birbirinin tekrarı." Hatta kafayı şeye takmıştım, günde kaç kelime kullanıyorum bu işte çalışırken, ve toplamda yüzü filan geçmiyordu sayısı. Yani arka arkaya resmini çeksem, iki günümün arasında, 7 fark ya vardı ya yoktu!

Pazartesi
        Bir ara bi fotoğraf projem vardı. Daha doğrusu düşüncem. 'Bir balkon 40 fotoğraf' yapacaktım serginin adını. Fikri bana veren de yabancı değil bizim teras :). Her sabah aynı saatte gökyüzüne bakıp her seferinde farklı bir tablo görmekti bana ilham veren. Ama her istek/fikir ve projeme yaptığım gibi bunu da halının altına süpürmüştüm. Sonra, bizim bu kariyer seminerinde bir arkadaş kendi işindeki aynılıktan çok şikayet edince, konu üzerine anılarımı tazeledim ve eskimiş fotoğraf projemi bu vesile ile kullanıp üzerine bir yazı yazmaya karar verdim. 
      Hafta boyunca her sabah, tam güneşin göründüğü saatte (benim balkondan 07:00'de görünmeye başlıyor) birer fotoğraf çektim. Yedi günün sonunda bu resimleri birbiriyle karşılaştırdım ve farklar üzerine kafa yordum. Hiç kendini tekrar etmeyen ama sonunda varacağı yere giden doğa ve varacağı yere varan ve kendini devamlı tekrarlayan insan... İşte bu ikincisi bendim bi kaç yıl önceye kadar. Şöyle:

Haftanın beş günü pazartesiden cumaya her gün;
  • saat 7'de sürüne sürüne (hatta bazen kıyametin kopmuş olmasını bu sayede de işe gitmekten kurtulmuş olmayı dileyerek) yataktan kalkardım. Yerçekimi kanununa epey bi küfretmişliğim var.
  • 'ne giyecem' sorusuyla birlikte mideme stres ve sinir karışımı bir kasılma hali gelirdi. Karar vermek için artık son otuz saniyem kaldığı anda üzerime bişeyler geçirirdim. Sabahın o saatinde aynada da doğru dürüst bişey görünmediğinden bazen kaş-bıyık durumumun vehametini haftasonu farkederdim :)
  • kendimi zorlayarak bi kaç lokma yemeye çalışırdım. Vücudum, ekmeğin aşağı inmemesi için elinden geleni yapardı. 
  • sonra hep aynı yolu kullanarak, hep aynı otobüs durağına yürürdüm. Yolda hep aynı insanları görürdüm. 7.54'te kel adam, 7.56'da havalı kadın, 7.55'te jölelenmiş genç.
  • otobüs yanaşıp kapılar açıldığında hep aynı sesleri duyardım. 'nereye alıyorsun, yer mi var!' ve türevleri.
  • hep aynı gazeteyi okuyarak, her gün aynı durakta inerdim.
  • her 'günaydın' deyişime, ofisteki herkes, bakışlarını önlerindeki bilgisayardan ayırmadan ve sırtları bana dönük kalarak 'güünaaydıııın' derlerdi. (bi de ööööretmeniiiiim ekleseler tam olacaktı)
  • sonra yine, dünle aynı telefon konuşmaları, aynı saatte çay molası, aynı saatte yemek arası, aynı saatte uyku halinin çökmesi, aynı 'faturaları ve kirayı ödedikten sonra kaç liram kalıyor' matematikleri, aynı öflemeler, aynı 'benim burda ne işim var' soruları, aynı 'iyi akşamlaaaar' lar, aynı saat ve durakta eve varış, ne yemek yapacam/yiyecem sıkıntısı, aynı saatte kanepeye yığılış, karnının aynı noktasına kumandayı koyma, aynı saatte uykuya yenik düşmeye başlama, aynı saatte 'keşke ışınlanma icad edilse, yatağa yürümek zorunda kalmasam' dilekleri, ertesi gün de yine 7.54'te aynı kel adamla  karşılaşma!
            
      İşte güneşin ufuktan her seferinde farklı göründüğü fotoğraflara bakarken bunlar geçti aklımdan. Truman show'u tekrar izledim sanki. Sonra da aklıma şu soru geldi:
Her günü farklı yaşamak mümkün mü?

       
Perşembe
Çarşamba
Salı









Cuma
Pazar
Cumartesi

2 yorum:

  1. Bu fotoğraflar çok harika olmuş! Devamını dört gözle bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Devamını yapabilir miyim bilmiyorum bitanem.. Yazacak ve yapacak o kadar çok şey var ki!!!!
      hayirlisi
      d

      Sil